Gerildi. Ruhu bedenini terk etmek istedi. Çekindi. Bütün bu olan bitenden çekindi. Giden araçlardan ve yürüyenlerden tiksindi. Suratlarına bakamaz oldu. Sonra bir aynaya rastladı. Kafasını çevirdi. Ama kendini göremez oldu. Öyle çok durmuştu ki diğerlerinin arasın da onu o yapan şeyler silikleşmiş ayna da bir ayrımı kalmamıştı.
Aynaya küfür etti.
Ayakları bir anlık duraksadı. Beyninden komut verilmeden refleks olarak yürüdü. Neden yürüdüğünü düşündü. Bir cevap bulamadı.Yürümeye devam etti. Yürümek hayatın bir parçasıydı ve sıradan bir şeydi.
Bir dükkan vitrinine takıldı gözleri. Yürürken, iki adım attı. Vitrinden uzaklaşmış, göz ucuyla bakmaya başlamıştı. Sonra beş adım daha attı. Artık boynu çaresiz çevrilmeye yüz tutmuştu. Altı, sekiz, on derken eşinden koparılan bir kadın gibi gözleri çaresiz boynu tutuk, bir vitrin camına bakarak yürüdü.
Vitrinde ki zırzavatların bunca zahmete değmeyeceğini düşünüp kafasını önüne doğrulttu ve yapmak da usta olduğu işe, yürümeye devam etti.
Hep yürüdüğünü düşündü.
-Kuşlar da uçuyor ama. Dedi biri
Belki de onlar uçtuğu için yürüyoruzdur. Dedi.
Sonra düşündü ; Hah ! Saçmalık bunlar ! Yürüyoruz işte dedi.
Haklıydı. Yürüyordu işte. Alelade bir caddede alelade insanlarla alelade yürüyüşünü yapmaktaydı. Bu onun için yeterince anlaşılır ve basitti. Bir süre bu gerçeği sindirmekle geçirdi.
Burada onlarla yürümemesi gerektiğini, kendine yakışmadıklarını düşündü. Sonra alaycı bir tavırla ; -Onlar da öyle düşünüyor ya !- dedi.
Onlarda öyle düşünüyordu. Evet!
-Herkes kendinin özel olduğu sanrısına kapılıyordu. Banka reklamlarında alelade insanlara ‘’Siz özel müşterimizsiniz’’ deniyordu. Ama bunu herbirine diyorlardı.
Bakın bayım! Eğer herkese özellik afdederseniz kimse özel olmaz. Muhatap alınanların egolarına özel oldukları yanılgısını koymak akıllıca bir harekettir ama ikiyüzlülükdürde.-
Medeniyetten omuz silkti. Baktı yükselen binalara, Gösterişli yüzlere ve insan egosuna nazır aynalara ; Olması gereken bu değildi ! dedi .
Şans diye bir şeyin olmadığına karar kıldı. Laplaceden etkilendiğini kendine itiraf etmek de zorlandı ama başardı . Yol hiç olmadığı kadar kaygandı. Dünyevi bağlardan usta işi kayganlığıyla sizi almayı beceriyor ve uzay-zamandan sizi soyutluyordu.
Neon tabelalar,2000’li yılların Fütürist havasını taşıyordu. İsa öleli iki bin yıl oluyor ama insanlık hala yerinde sayıyordu. Medeniyet namına füzeler inşa ediyor, medeniyet namına yüksek binalar dikiyor ve yine o kokuşmuş medeniyet namına yaşıyordu.
Her yerde medeni olmak öğretiliyor ve doğru önümüze sunuluyordu.
Doğruyu mideye indirirken aşçısını merak etmiyordu pek çoğu. Pek çoğu ahmaktı zaten.
Pek çoğu pek çoktur.
Yazar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder